19 Kasım 2007 Pazartesi

Nasihat

Yaşlanan, tecrübe edinen bazı kimseler nasihat vermeyi çok sever. Nasihat vermek kolaydır, dinlemek zordur. Özellikle hocaların vaazı, yaşlıların öğütleri zor dinlenir.
Çünkü gençlerde enaniyet vardır, tenkit edilmeyi sevmezler. Dille yapılan nasihatler çok sıkıcıdır, çünkü nasihat eden kendini büyük zannederken, nasihati dinleyen ezildikçe ezilir. Ebeveynler çocuklarına nasihat etmeyi çok sever. Çocuklar da bu yüzden ebeveynleri bir şeyler anlatmak istediği zaman dinlemek istemez. Bu çıkmazdan kurtulmak için nasihati öncelikle kendimize vermemiz gerekir.

Mesela bir gün aynanın karşısına geçip, aynadaki görüntümüze hatalarımızı bir bir sayabiliriz. Hatta bu konuşmayı kasete kaydedip bir süre sonra dinlemeliyiz. Geçenlerde bir şahısla konuşurken sevmediği yazarları sıraladı. ‘Neden sevmiyorsun?’ dediğimde yazılarının öğüt verici olduğunu söyledi. Bir konuyu izah etmek başka, şöyle yap böyle yap demek daha başkadır. Meyveler sağlığımız için çok faydalı. Ama meyveler faydalı olduklarını bize anlatmadı. Biz denedik ve faydalı olduklarına inandık. Sigara içen bir babanın. oğluna, ‘sigara içme’ demesi ne kadar anlamsızdır. Bir zamanlar bir baba oğluna demiş ki: “Oğlum sakın sinemaya gitme. Orada senin görmemen gereken şeyler vardır.” Çocuk da bu söze uymuş, sinemaya gitmiyormuş. Bir gün arkadaşının ısrarı ile sinemaya gidiyor. Girmesi ile çıkması bir olmuş. Arkadaşı merakla sormuş “İçerde görmemen gereken neydi?” diye. Çocuk “ İçerde babam vardı.” diye cevap vermiş. İşte birçok öğütler böyledir.

Bir anne tanırım. Çocuklarına bol bol nasihat verirdi. Bir başka anne ise çocuklarına nasihat etmezdi. Sadece çocuğunun dersini takip eder, hemen kitabı alıp birlikte ders çalışmaya başlardı. Bu annenin çocuğu daha başarılı oldu.

Enaniyet devrinde yaşadığımızı bilmek gerek. Yani bu devirde herkes ben bilirim, ben yaparım der ve kimseyi dinlemez. Bu durum toplu çalışmaları, beraber iş yapmaları, aile hayatını menfi şekilde etkilemektedir. Kendini beğenenlerle yapacak hiçbir şey yoktur.

Başarılı bir işadamı tanıyordum. Ağzından hayır kelimesi çok az çıkardı. Masasının üzerinde şöyle bir yazı görmüştüm: “Özür dileyeceğin sözü söyleme.” Alimlerle bir arada olduğum zaman talebelerini tenkit etmediklerini gördüm. Kur’an ve hadis üzerinden anlatıyorlardı. Anlatırken “Elhamdülillah bugün erken kalktım. Namaza kadar Kur’an okudum, çok rahatladım.” derken aslında sabah namazlarını kaçırmayın, erken kalkın, Kur’an okuyun, namaz kılın demek istiyordu. Bu metodu çok beğenmiştim. Enaniyetin en belli alameti gururdur. Bu insanlar kendini üstün kabul eder. Artık ona bir şey anlatılamaz. Çocuklarımıza örnek olabilmemiz için öncelikle kendimize çekidüzen vermemiz gerekir.

Kaynak: HEKİMOĞLU İSMAİL
http://www.zaman.com.tr/2003/06/14/yazarlar/hekimogluismail.htm